Diyarbakır Ceza İnfaz Kurumu’nu değerlendirmek üzere toplanmış 6 Şubat 2020 tarihli “Meclis Komisyon Tutanağında” yabancı uyruklu mahpuslarla ilgili verilen bilgiler yer alıyor. Tutanakta geçtiğine göre Ankara’da yapılacak ceza infaz kurumlarından bir tanesi yabancı uyruklu mahpuslara tahsis edilecek.
Tutanağa göre yabancı uyruklu mahpuslar aileleriyle görüntülü görüşme gerçekleştirebilecek ancak bu bir hak olarak tanınmamış, ödül olarak verilmeye başlanmış.
Suriye uyruklu mahpusların konsolosluk ve elçiliğin çalışmamasından kaynaklı aileleriyle telefon görüşü ve açık/kapalı görüş hakkından yararlanamadıkları bildirilmiş. Prosedüre göre yabancı uyruklu mahpusların telefon ve diğer görüşler için akraba oldukları kişilerle bu bağı kanıtlayan belgeleri idareye sunması gerekiyor. Bu belgeleri konsolosluklar ve elçiliklerden talep etmesi gerekiyor. Suriyeli mahpuslar uzun bir süredir ne telefon görüşü gerçekleştirebiliyor ne de aileleriyle görüşebiliyor. Bu durum komisyon tutanağına yansımış.
CİSST’ten Cansu Şekerci ve Mine Akarsu’nun hazırladığı Diyarbakır Ceza İnfaz Kurumu Raporu değerlendirmesini sizlerle paylaşıyoruz;
Diyarbakır Kapalı Ceza İnfaz Kurumu MİHK Raporu Hakkında
Raporda da belirtilen ve pek çok sorunun temel kaynağı olan mesele kapasite artırımıdır. 10 kişilik kapasiteyle inşa edilen bir odada 16 kişinin kalıyor oluşu hak ihlallerine zemin hazırlamamalıdır. Avrupa Cezaevi Kuralları[1] olarak anılan ve raporda da ilgili mevzuat olarak sayılan metnin 18. maddesi mahpusların barınma koşullarını düzenlemekle kalmayıp “Ulusal mevzuat, bu asgari gerekliliklerin cezaevlerinin kalabalık olması gerekçe gösterilerek ihlal edilmemesinin temini için mekanizmalar sağlamalıdır.” diyerek kapasite fazlalığının insani koşulların sağlanmasını engellememesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Kurumda her ne kadar artırılmış kapasite 423 olarak belirtilmişse de 04.11.2019 tarihi itibariyle 128 kişinin kalıyor oluşu kalabalıklaşmanın diğer pek çok hapishaneye göre daha az olduğunu göstermektedir ve bu olumlu bir uygulamadır.
Sorunlar ve Çözüm Önerileri Hakkında
Görüşmelerde öne çıkan sorunlardan biri sağlık olarak tespit edilmiştir. Raporun giriş bölümünde kurumda aile hekimi ve diş hekimi bulunduğu belirtilmiştir. Hastane sevklerinin geç yapılması da pek çok Türkiye hapishanesinde olduğu gibi Diyarbakır bakımından da öne çıkan bir sorun haline gelmiştir. Avrupa Cezaevi Kurallarının 39. maddesi ve devamında tüm mahpusların ayrımcılığa maruz kalmadan ülkedeki tüm sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanması gerektiğini detaylı şekilde belirtmektedir. Türk Tabipleri Birliği mahpusların kelepçeli olarak muayene edilmemesi gerektiğini defaten belirtmektedir.[2]
Raporda tespit edilen sağlık sorunlarının çözümü amacıyla personel artırımına gidilmesi önerilmektedir. Bu öneri hayata geçirilmesi halinde sorunların bir kısmına çözüm sağlayacaktır. Kelepçeli muayeneye çözüm olarak da Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü ve Tutukluların Sevk ve Nakilleri ile Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokolün gereği gibi uygulanması önerilmiştir. Bu çözüm önerisinin de isabetli olduğunu düşünüyoruz. Ancak; buradaki asıl yetki hekime bırakılmış olduğundan Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Odası ile ortaklaşarak bu tavsiyeler doğrultusunda bir genelge hazırlanıp tüm hekimlere gönderilmesini; uyulmaması durumunda yaptırımların açıkça belirlenmesinin uygun olduğunu düşünüyoruz.
Tüm mahpuslar ve özellikle de anneleriyle kalan çocukların beslenme sorunları da dile getirilen ciddi problemlerden biridir. Raporda sorunun çözümü için iaşenin artırılması önerilmektedir. Komisyonun raporun ilgili bölümlerini ilgili Adalet Bakanlığına gönderip uygulanmasının sağlanması takip edilmelidir.
Sıcak suyun kısıtlı olarak sağlanması ise yine Avrupa Cezaevi Kurallarının 19.4 maddesinin yerine getirilmediğini göstermektedir. Maddeye göre; genel hijyenin sağlanması için her mahpusun, iklime uygun sıcaklıkta ve mümkünse her gün, değilse haftada en az iki kez (veya gerekiyorsa daha sık olarak) banyo veya duş yapabilmesi için uygun tesisler sağlanmalıdır. Raporda sorunun çözümü için düzenleme yapılması gerektiğine dair bir öneri getirilmiştir. Sıcak suyun yeterli miktarda sağlanmamasının altyapı sorunundan kaynaklanmadığı da tespit edilmiş olduğundan aslında bu sorun yalnızca kurum idaresinin uygulama değişikliği ile kolayca çözümlenebilecektir. Bu önerinin somut ve yazılı olarak kurum idaresinde sorumlu kişilere yapılması gerekmektedir.
Kurum kantin fiyatlarının yüksek olmasına ilişkin soruna da farklı kalitelerdeki ürünlerin kantine satın alınması yönünde bir çözüm önerilmiştir. Bu öneri de isabetli ve doğrudan hapishane idaresi tarafından uygulanabilir niteliktedir.
Sigara içilmeyen koğuşların azlığı ve mahpusların bu yöndeki şikayeti tespit edilmiştir. Sigara içilmeyen koğuşların artırılması da hapishane idaresi tarafından kolaylıkla uygulanabilecek bir çözümdür.
Kadın mahpusların tuvalet ve banyo ihtiyaçlarının karşılanmasında mahremiyet ilkesinin ihlal edilmesi yoğun bir şikayet olarak karşımıza çıkmaktadır. Raporda çözüm önerisi olarak kameraların banyo ve tuvaleti görmeyecek şekilde yönlendirilmesi getirilmiştir. Yukarıdaki pek çok çözüm önerisi gibi bu da hapishane idaresinin kolayca çözüme kavuşturabileceği bir sorundur.
Kitap yasağı da yine pek çok hapishanede olduğu gibi karşımıza Diyarbakır bakımından da çıkmaktadır. Avrupa Cezaevi Kurallarının 24.4 maddesi mahpusların hakkında yasaklama kararı olmayan tüm süreli ve süresiz yayınlara erişiminin sağlanması gerektiğini belirtmektedir. Raporda bu husus mevzuat ve AYM kararları çerçevesinde irdelenmiş ve sonuç olarak hapishane idaresinin denetim yetkisini kullanırken kişilerin ifade özgürlüğünü engellememesi gerektiği yönündeki hapishane idaresine hatırlatma yapılmasına karar verilmiştir.
Görüş sürelerinin tam olarak kullandırılmaması yönündeki iddiaların da hapishane idaresine yapılacak uyarı ile çözülebileceği belirtilmektedir.
Annesiyle kalan çocukların dışarıya giriş çıkışında zaman kısıtı olması, çocuğa gelişimine uygun materyallerin sağlanmaması ve hatta ayrı yatağın da sağlanmaması çocukların adeta mahpus muamelesi görmesine yol açmaktadır kanaatindeyiz. Avrupa Cezaevi Kurallarının 36. maddesi küçük çocukların mahpusla birlikte kalabileceğini ancak cezaevinde bu çocuklara mahpus gibi muamele edilmemesi gerektiğini belirtmektedir. Raporda sunulan çözüm önerileri arasında 0-6 yaş arası çocuklar için ayrıca bir madde bulunmaması dikkat çekmiştir. Çocukların gelişimine uygun tedbirlerin alınması için kurumun fiziki koşullarının ve hapishane personelinin uygulamalarının denetlenmesi gerekmektedir kanaatindeyiz.
Kadın mahpuslardan gelen ve personelin mahpusların giyimine müdahale edilmesi yönündeki şikayet için herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Özellikle kadın mahpusların yaşadığı başat sorunların pek çoğu hapishane personelinin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda fikir sahibi olmamasından kaynaklanmaktadır kanaatindeyiz. Dolaysıyla raporda sunulan çözüm önerilerinden biri de gerekirse ilgili bakanlık ile iletişim halinde personelin toplumsal cinsiyet konusunda eğitilmesi olmalıydı.
Diyarbakır Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun 2019 senesinde tamamlandığı ve mahpus kabulüne başladığı bilinmektedir. Kapasite sorununun yaşanmamasının sebebi, kurumun yeni olmasıyla ilişkilendirilebilir. Bunun yanı sıra diğer illerdeki çocuk hapishanelerinde -özellikle Diyarbakır çocuk hapishanesi açılmadan önce tutuklanan- çocukların ailelerinin Diyarbakır ve çevresinde yaşamaları şartıyla ve çocukların talepleriyle bu kuruma sevklerinin gerçekleşmesi konusunda bilgilendirme ve çalışmalar yapılması önerilmektedir.
Çocuklara kelepçe, zincir vb. aletlerin takılması yasaktır.[3] Bu, yalnızca hastane sevki ile ilişkili olmayıp çocuk adalet sisteminde korunması gereken genel kuraldır. İstisnası çocuğun kaçması, kendisine ya da başkasına zarar vermesi olarak sayılmışsa da güvenlik görevlilerinin bu konuda inisiyatiflerini hak ihlali yaratarak kullanılması endişesi doğmaktadır.
Ortak havalandırmanın yetersizliği, yapımı yeni tamamlanan bir hapishane için makul bulunamayacak bir fiziki sınırlılıktır. Çocukların havalandırmadan bir saat faydalanması, ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerinin tutulma şartlarını akla getirmektedir. Her üniteye ait bir ortak alan olması ve çocukların buradan birere saat faydalanması çocuk adalet sisteminin teorik olarak benimsediği “iyileştirme” faaliyetleriyle bağdaşmamaktadır. Öte yandan Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Çocukların Korunmasına İlişkin BM (Havana) Kuralları’na göre (madde 47) “Her çocuğun eğlenebilmesi ve beden eğitimi yapabilmesi amacıyla kendisine tanınan zaman içinde, hava şartlarının müsait olduğu zamanlarda açık havada serbestçe oynayabilmesi için gerektiği kadar zamana sahip olma hakkı vardır. Bu faaliyetler için gerekli mekan, tesis ve araç sağlanır.” Kurumda sunulan bir saatlik havalandırma hakkının çocuğun temel ihtiyaçlarını ve üstün yararını gözetmediği aşikardır. Koğuşlardaki aydınlatmanın yetersiz olması da çocuğun yalnızca barınma şartlarını değil sağlık şartlarını da olumsuz anlamda etkilemektedir. Hapishane idarelerinin mahpusların barındırılmasına ilişkin yeterli hijyen, aydınlatma, ısınma, havalandırmayı sağlama yükümlülüğü yasa gereğidir.[4] Çocuklar, ısınma sorununa da değinmişlerdir. Bu soruna da yasal yükümlülükler olarak benzer şekilde yaklaşılabilir.
Çocukların yeterli beslenme olanaklarına sahip olması, raporda anneleriyle tutulan çocuklar üzerinden açıklanmış olsa da genel anlamda bir reaksiyon alınması gerektiği düşünülmektedir.
Çocuk hapishanesinden edinilen bilgilerin diğer mahpuslardan farklı olarak af düzenlemelerine ilişkin olmasının önemi fark edilmelidir. Suç işlediği iddiasıyla yargılaması devam eden ya da tamamlanan pek çok çocuk, af düzenlemelerinden büyük beklenti içindedirler. Bu düzenleme ihtimalinin basına yansıdığı ilk günden itibaren çocuklar, dosyalarının bir an evvel kesinleşmesinin kendileri yararına olacağını düşünerek savunma haklarından vazgeçmekte, suçu üstlenme eğiliminde olmaktadırlar. Bu durumun elbette ki çocuk mahpus nüfusunu artırması söz konusudur fakat bunun dışında geçmiş seçim dönemlerinden beri affın konuşuluyor olması, affın kapsamı hakkında bilgi sahibi olunmaması, çocuk mahpusların içinde bulundukları duygu durumunu ağırlaştırmaktadır. Bu, devlete güven ve çocuğun iyilik halinin her boyutta korunması noktalarında ciddi eksiklikler doğurmaktadır.
Kapalı kurumların sivil denetime açılmamasının insan hakları bağlamında en endişe verici yanlarından biri, işkence ve kötü muamele iddialarının kapsamlı araştırılamıyor olmasıdır. Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, hapishane ziyaretlerini yaparken bu sorumluluğun insan hakları bağlamındaki önemini hazırladığı raporlarda ortaya koymalıdır. Raporda ziyaret edilen üç kurumdan kadın hapishanesi, giyim tercihlerine müdahale edilerek, çocuk hapishanesi ise infaz koruma memurlarının doğrudan müdahalelerine değinerek kötü muamele iddiası gündeme getirmiştir. Bu iddialar karşısında rapordan aynen aktarımla “isim zikredilememekle birlikte kimi infaz ve koruma memurlarının, hükümlü ve tutuklulara insan onuruyla bağdaşmayacak ve kişilik haklarını ihlal edecek şekilde hitap ettiği iddiaları varit olduğundan, bu iddiaların araştırılması ve bu şekilde tavır sergileyen personel var ise haklarında gerekli takibatın yapılması gerekmektedir.” İfadeleri yer almaktadır. Bu iddiaların araştırılmasındaki temel hareketin hapishane idaresinden beklenmemesi gerekmektedir, aksi takdirde bağımsız ve tarafsız bir sonuç alınamayacağı infaz kurumlarındaki hak ihlali iddialarındaki cezasızlık tablolarıyla eşleşmektedir. Yetkisi gereği MİHİK’in, gerekli araştırmanın yapılması ve sorumluların tespiti için bu tatbikatın gerçekleşmesi için temel hareket noktasında rol alması gerekmektedir. “isim zikredilememekle” ifadesi bile, tatbikatın tamamıyla hapishane idaresine bırakılmaması gerektiğini ortaya koymaya yetmektedir. Sivil denetime kapalı ve belli kurumların denetimine ise -önceden haber verilmek şartıyla- açık olan kapalı kurumlarda bu suçun tatbikatının hapishane idarelerine bırakılması, maddi gerçeğin açığa çıkması konusunda bir hata olacaktır.
Meclis İnsan Hakları Komisyonunun geçmişteki raporlarına nazaran söz konusu raporun tek tek sorunları tespit edip çözüm önerileri sunması isabetli bir gelişmedir. Çözüm önerilerinin pek çoğu hapishane idaresine yapılmıştır ve kendilerinin doğrudan inisiyatifiyle çözülebilecek niteliktedir. Dolayısıyla bu raporun Diyarbakır Hapishanesi idaresinde yetkili kişilere gönderilmesi, yazılı ve somut önerilerin derhal dikkate alınmasının sağlanması gerekmektedir. Komisyonun gerekirse belli bir süre sonra yine hapishane idaresi ve mahpuslarla görüşme yaparak sorunların çözülüp çözülmediğini denetlemesi beklenmektedir. Rapordaki bazı isabetli çözüm önerileri ise bakanlıklarla iletişim kurmayı gerektirmektedir. Komisyonun raporun bu kısımlarını da ilgililerini derhal iletmesi beklenmektedir.
[1] Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 11 Ocak 2006 tarihli ve (2006)/2 nolu “Hükümlülerin İyileştirilmeleri İçin Standart Asgari Kuralların Avrupa Metni”
Original metin için bkz: https://search.coe.int/cm/Pages/result_details.aspx?ObjectId=09000016806f3d4f
[2] “Mahkumların hasta yataklarına zincirlenmesi, kelepçelenmesi veya birtakım tıbbi girişimlerin bunların eşliğinde gerçekleştirilmesi mutlaka engellenmelidir.” Kaynak: https://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=67bcb7ee-9232-11e7-b66d-1540034f819c&1534-D83A_1933715A=01eae318bb20625c577617a60fc490f1bf1b14cd
[3] Çocuk Koruma Kanunu madde 18 – (1) Çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak; zorunlu hallerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlem alınabilir.
[4] 5275 sayılı yasa madde 63/4 – Oda ve kısımlarda iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.
Bir cevap yazın